3 Nisan 2017 Pazartesi

HADİ GEL, MÜJDELER VER...


Bazen hayatında öyle bir dokunuş olur ki. Ansızın çıkar bir yerden. Bir selamıyla dağıtır kafandaki kara dumanları ve birden hayat pırıl pırıl olur. Tutar elinden "hadi tavla atalım seninle" der. Sen ise sadece ona ilk kez dokunmanın heyecanını yaşarsın. Karşına oturur ve konuşamadan göz göze gelmenin verdiği saçma sessizlikle gülümsersin karşılıklı. Kalp atışların hızlanır. Zarları atma sırasının sende olduğunu farkedip bakışlarını yakalamaması için saçmalarken belki elin kahveye çarpar. Bütün masa kahve içinde kalırken, o ise sadece telaşla "yandın mı?" diye endişelenir. Bacaklarındaki yanma hissi kalbindekinin yanında hiçbir şeydir o anda. Kahve içinde yüzen telefonuna aldırmadan buz almaya koşar ve hala kaygılı gözleri seni incelemektedir.

Masadan gittiği anda anlarsın bacaklarının haşlandığını. Hemde öyle bir anlarsın ki gözlerinden yaş gelir ama hemen acının arkasından o gelir. Ellerinde peçete ve biraz buz ile ne yapacağını kestiremeden bacağına tutar. Canın aslında daha çok yansa da gık diyemezsin o güzel emeğin karşısında. Acıyla ve şevkatle karışık bir gülümse sarar yüzünü. "Çok canın yanıyor mu, acile gidelim mi?" diye sorar. Oysa o an tek istediğin yanında oturması ve omuzlarında huzura doymaktır. Nasıl bir yabancı bu kadar güven verebilir bir insana? Nasıl bir gülüş ile kırk yıldır tanıyormuş gibi olur insan? Nasıl bir şevkat içinde tutku barındırır?

Aradan geçen 1 saatten sonra fonda bendeniz-müjdeler ver adlı şarkı duyulur fondan. Ve o an gelir. Gözlerine bakar...

"Bu şarkı benim sana hislerimi anlatıyor"